Düşüncelerimiz, duygularımız, konuşmalarımız ve davranışlarımızla sürekli olarak siparişler göndeririz. Bu siparişler, aslında iç dünyamızın dışa yansımasıdır ve nasıl bir hayat yaşamak istediğimize dair verdiğimiz mesajlardır. Eğer gönülden dilediklerimiz, düşüncelerimizle, sözlerimizle ve eylemlerimizle uyum içindeyse, bu siparişlerimiz hayata köklenir ve birinci seviyede mutluluğa ulaşırız. Bu aşamada, yaşamımızda istediklerimizi gerçekleştirmeye başladığımızda, içimizde derin bir güven ve huzur oluşur. Hayatımızda ilk kez gerçekten köklenmiş bir mutluluğun tatmini ile kendimizi sağlam bir temele oturmuş gibi hissederiz.

Bu köklü mutluluğun ardından, eğer hayatımızda yeni mutluluklar üretebiliyorsak, ikinci seviyeye geçmiş oluruz. Artık yalnızca dış koşullara bağlı mutluluklardan değil, içsel kaynaklardan beslenen bir mutluluk hali yaşamaya başlarız. Bu aşamada, yaşamın bize sunduğu her fırsattan yeni bir mutluluk yaratma yeteneği kazanırız. İçsel yaratıcılığımız ve duygusal esnekliğimiz artar. Kendimizi daha üretken, daha yenilikçi ve daha pozitif bir insan olarak deneyimleriz. Bu mutluluk hali, yaşamımıza güçlü bir güven duygusu kazandırır.

Bu güvenle birlikte, artık hayatımızda netlik kazanır ve hangi yolda ilerlemek istediğimiz konusunda kararlara varırız. Bu da üçüncü seviyeye geçiştir. Hayatımızda bir yön belirler, değerlerimize ve hedeflerimize göre seçimler yapmaya başlarız. Bu seçimler, bizi sadece mutlu etmekle kalmaz, aynı zamanda hayatımızı anlamlı kılar. Kendi değerlerimize uygun kararlar aldıkça, içsel bir doyumla yaşarız ve bu doyum, hayatımıza sağlam bir yön verir. Artık hayatımızdaki belirsizlikler azalır; kendimizi daha belirgin bir yolda, daha odaklanmış hissederiz.

Dördüncü seviyede, hayatımızın bize sunduğu yansımaları gördükçe gönlümüz açılır ve içsel huzurumuzu pekiştiririz. Artık kendimizden, yaşamımızdan razı olmaya başlarız. Yaptığımız seçimlerin, yaşadığımız deneyimlerin bize kattığı anlamı fark ederiz. Kendimizden razı oldukça, bu razılık Yaradandan razı olmaya dönüşür. Bu aşama, kalbimizin iyice açıldığı, kendimiz ve çevremizle barış içinde olduğumuz bir huzur seviyesidir. Bu içsel barış, çevremizdeki her şeye daha hoşgörülü ve sevgi dolu bir gözle bakmamızı sağlar. Kalbimizde hissettiğimiz bu kabul hali, hayatın getirdiği tüm deneyimleri daha büyük bir anlayışla karşılamamıza yardımcı olur.

Bu rıza hali, beşinci seviyede kendimizi ve mutluluğumuzu ifade etmeye yöneltir. İçsel huzurumuzu artık sadece içimizde yaşamaz, aynı zamanda çevremizle de paylaşırız. Bu aşamada, mutluluğumuzu ifade etme cesaretine sahip oluruz; sözlerimizle, davranışlarımızla bu mutluluğu etrafımıza yansıtırız. Hayatımıza giren güzellikleri, sevdiklerimizle paylaşma isteği duyarız. Yaradandan razı olduğumuz gibi, kendimizden ve çevremizden de razı olarak mutluluğumuzu ifade ederiz.

Altıncı seviyede ise çevremize ışık saçmaya başlarız. Bu mutluluk halimiz başkalarına fayda sağlamaya dönüşür. Yaydığımız ışık, insanlara ilham verir, onlara destek olur ve bu ışık başkalarına ulaşırken bize de geri döner. Çevremize yaydığımız pozitif enerji, geri dönerek bize güç verir, içsel huzurumuzu artırır. Artık mutluluğumuz sadece kendimize değil, çevremizdeki insanlara da katkı sağlar. Başkalarına fayda sundukça, içimizdeki sevgi ve şefkat artar, hayatımız daha anlamlı hale gelir.

Son olarak, yedinci seviyede içimizdeki tüm eğreti otlarını, yani negatif kalıpları, olumsuz inançları kolayca bulup temizleriz. Artık içsel huzurumuz ve barışımız o kadar güçlenmiştir ki, kendimize ve hayatımıza zarar veren tüm düşünce kalıplarını fark eder ve onlardan özgürleşiriz. Bu aşamada mutluluğun ötesine geçeriz; artık bu bir saadet halidir. Mutluluğun gelip geçici dalgalanmalarının yerini, derin ve kalıcı bir iç huzur, yani gerçek bir saadet alır. Bu saadet hali, kişinin kendisiyle, hayatla ve evrenle tam bir uyum içinde yaşamasını sağlar.